19 Nisan 2012 Perşembe

BAŞÖRTÜSÜ BİR HAK DEĞİL,GÖREVDİR!


          Başörtüsü konusunda yazılanlardan,ortaya konan düşüncelerden şöyle bir sonuç çıkardım:
Türkiyeli Müslümanlar olarak,eğitim konusunda net bir kararımız ve net bir tavrımız yok.Bu forumda birbirlerimizi alt etmeye çalışmamızın da bizi bir adım ileriye götüreceği kanaatinde değilim.
          Bir kere başörtüsünün fıkhi hükmü hakkındaki tartışmaları buraya aktarmak,çözüm değil tıkanmaya vesile olacaktır.Nasslar ve 15 asırlık bir tevatür,bu konuya son noktayı koymuştur.
          Örtü konusunun sadece "baş"örtmekle sınırlandırılması,fikirlerin sadece o noktada odaklanması da işin daha vahim bir tarafı.Başındaki örtüyü çıkarmamak için direnen Müslümanın giyindiği kot pantolon,işin vahametini ortaya koymaya yeter sanırım.
          Örtünmek bir görevdir bana göre.Bir emr-i ilahidir.Her görev,her kabul, sorumluluk gerektirir.Örtüsünün onurunu korumak zorundadır örtüye giren Müslüman kadın.Kur'an ayetlerinde vurgulanan husus da bundan başka bir şey değildir.
          Bütün şart ve hakların kaynağını Hak dışından aldığı toplumlarda,zihinler karışıktır.İslam olmak sorumluluğunun gereklerini yapmak isteyenler,hep sıkıntı içerisinde olmuştur.Olmamak,zaten bir bakıma destek olmaktır yapılanlara.
          Türkiyeli Mülümanların ne yapacakları konusunda kafaları net değildir.Ortaklaşa belirledikleri bir gündemleri de yoktur.Gündemi olmayan Müslümanın ise,öncelik-sonralık eksikliği olur mücadelesinde.Ben türkiyeli Müslümanların hala cemaatleşemediklerini,ama güçlü bir "cemaatçileşme"performasını gösterdiklerini görüyorum.Hal böyle olunca da her konuda bir ikilem,bir tartışma olması da kaçınılmazdır.
          En bariz örnek eğitim konusudur bu ikileme.Kimilerine göre eğitim"farz"dır ve bunun adresi devletin kurumlarıdır.Öyleyse ilim öğrenme farziyetini yerine getirmek için "teferruat"sayılan hususlarda gerekli tavizler verilmelidir.
          Kimine göre ise,kadının en önemli görevi analık ve iyi bir eş olmaktır.Aile saadetini sağlamada en büyük görev ona düşer.O bir mürebbiyedir.Sadece çocuğunu değil,adeta toplumu doğurur.Sağlam toplumun temeli,sağlam anneden,sağlam eşten geçer.
          Ama ortada bir de hayatın gerçekleri vardır.Anne ya da eşin görevleri evin dışına taşmıştır.Yerine göre bir doktor,bir öğretmen,bir öğretici olarak ihtiyaç vardır ona.Eşinizi doktora götüreceksiniz.Belki doğum yapacak.doktor olsun da yeter,cinsiyetinden bana ne mi diyeceksiniz,yoksa bir bayan doktor mu arayacaksınız.Ramazan gününde hastalandınız.Günde mutlaka 3 kere bu ilacı kullanmak zorundasınız diyerek işgüzarlık yapanı mı,yoksa alternatifini düşünüp,iftar ve sahurda kullanıp da aynı sonucu alacağınız ilaçları yazanı mı tercih edeceksiniz.Yoksa,aslolan şifa bulmaktır,nasıl olursa olsun diyerek duygu ve inançlarınızı rafa mı kaldıracaksınız.?
          Bunlar belki kimimize göre basit şeyler olarak algılanabilir.Ama şurası bir gerçektir ki,kadına hayatın her aşamasında ihtiyaç vardır.Onu,birtakım gerekçelerle eve hapsedip,faydalı olacağı alanlardan uzaklaştırmak,fazlaca inandırıcı gözükmüyor.Bu hususa gerekçe olarak ileri sürülen,delil olarak referans gösterilen ayet-i kerimeler ise özel olarak peygamber(a.s)ın hanımları içindir.Nitekim yine Kur’an’da onların diğer Mü’min hanımlar gibi olmadıkları beyan edilmektedir.
          Bütün bu sayılan gerekçeler,yanlış algılamaların temelinde var olan gerçek şudur:Müslümanlar şartlarını kendilerinin koyduğu bir sisteme şiddetle muhtaçtırlar.Adaletin temel ölçü olduğu,siyasetin etken olup,politikanın terk edildiği bir sistemdir bu.İşte öyle bir sistemi oluşturmak,bugün içinden çıkamadığımız sorunları da kökünden halletmek demektir.
          Sonuç olarak,kadınların kimlik ve kişiliklerini deforme etmeden mücadele etmeleri zarurettir.Evlerinde oturup olayları sadece seyretmeleri,kendileri gibi düşünenleri güçsüz bırakmaları demektir.
          Örtülerinin ve onurlarının mücadelesini veren hanım kardeşlerimi kutluyor,Rabbimden başarılar nasip etmesini diliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder